Bahar geldi. Doğa bir değişim içinde. Dünya yenileniyor. Covid 19’u bir felaket gibi görmek yerine,…

ÇOCUKLUĞU SATIN ALMAK
İnsanlık olarak zor bir süreçten geçiyoruz. Sürecin öznesi olan bizler için bu durumu tanımlamak “zorlu yaşam olayı” ile “travmatik yaşam olayı” kavramları arasında gidip geliyor. Yaşadığımız duygular ise: Korku-Kaygı, Güçsüzlük-Çaresizlik, Şefkat-Acıma…
Zor zamanlarımızın şiiridir Cahit Sıtkı’nın çocukluk şiiri. Büyüdükçe artan dertler, sorumluluklar, baş edilmesi gereken zorluklar karşısında sığınılacak güvenli bir liman olan çocukluğuna sığınan, çocukluğunu satın alan yetişkinin şiiridir bu. Bir dönemin İstanbulunda yaşamış oyuncakçı Affan Dededen satın alır çocukluğunu; yaşını unutur, kim olduğunu unutur, olanı biteni unutur… Yetişkin olarak bizlerin güvenli limanıdır çocukluk. “Bir gün çok zengin olursam, çocukluk satın alacağım, büyüklük sizde kalsın” der Yuja Dab. Yetişkin olarak bizlerin güvenli limanıdır çocukluk. Çocuklarımız ise çocuktur hala. Sığınabilecekleri bir çocukluktan öte gelecekteki güvenli limanlarını inşa ederler bu süreçte. Çocuklarımız çocuk ise hala, bir tersaneye ihtiyaçları vardır ve o tersanede, ebeveynlerinin sunduğu güven ortamıdır.
Ebeveynler çocuklarına kendi güvenli limanlarını inşa etmelerinde yardımcı olmalıdır. Ki bir yetişkin olduklarında çocukluklarını satın alabilsinler, almayı arzu etsinler. Peki nasıl olacak bu durum? Yukarıda bahsettiğim duygulardan başlayalım: Korku-Kaygı, Güçsüzlük-Çaresizlik, Şefkat-Acıma…
Bu zor günlerde en temel duygumuz korku ve kaygıdır. Korku daha çok var olan bir durum karşısında kendi varlığımızın tehlikeye girmesi ile ortaya çıkan bir duygudur. Kaygı ise korkunun geleceğe ait olan kısmıdır. Örneğin, çocuğun ebeveynleri ile birlikte televizyonda o gün hayatını kaybeden kişilerin haberlerini izlediğinde “bana bir şey olacak mı?” düşüncesine kapılması korku duygularının harekete geçtiğini gösterir. Ebeveynler bu duygunun tetiklediği sorularla sıklıkla karşılaşır. O an bir şey olmayacaksa bir gün, iki gün, üç gün sonra yani gelecek bir zaman diliminde bir şey olup olmayacağı aklını kurcalar durur ki bu durumda çocuğun kaygının esareti altında olduğunu gösterir. Burada ebeveynlerin cevaplaması gereken iki soru vardır. Birincisi, bu zorlu günlerde kendimin ve çocuklarımın yaşadığı korku ve kaygı duygularının ne kadar farkındayım? İkincisi, bu duyguların ifade edilmesi için örnek oluyor ya da uygun ortam oluşturuyor muyum? Kendi kaygı ve korkularını bastıran bir ebeveynin dili “aman ne olacak canım…” şeklinde duygularını dışsallaştırır. Diğer taraftan ise kendi duygularını bastırmak için dile döktüklerini çocuklarının içselleştirmesinden endişe eder. Ve çocuklarına yönelik iletişim dili korkutmaya döner.
Kaygı ve korkularını ebeveynlerini örnek alarak ve onların yönlendirmeleri ile açığa çıkarabilen çocuk rahatlar. Bu süreçte uyulması istenilen kurallara itaat ederken kendi hayatıma dair değiştirebileceğim bir şeyler var duygusu ile hareket eder. Bu güçtür, umuttur. Geleceğe ait güvendir. Korkutulan çocukta kurallara itaat eder. Ama, hayatıma dair değiştirebileceğim bir şeyler var duygusundan uzaktır. Bu ise yeni duyguları besler; güçsüzlük ve çaresizlik.
Güçsüzlük ve çaresizlik duyguları yapabileceğim, değiştirebileceğim bir şey yok düşüncesi ile filizlenir. Hareketsiz kalmaktır. Varsayılan ve yaklaşan sonu beklemektir. Bu zorlu süreçte kendi güçsüzlük ve çaresizlik duyguları ile model olan, ya da kendi bastırdıkları kaygı ve korkularını “korkutarak” baş etmeye çalışan ebeveyn olmak gelecekteki güvenli limanlarını inşa eden çocuklardan öte panik atak, obsesyon gibi kendi kaygıları ile baş edemeyen çocukları büyütür.
Birkaç öneri ile bitirelim yazıyı…
1. Kendinize ve çocuklarınıza “Ne Oldu?” sorusundan çok “Ne Hissettin?” sorusunu sıklıkla sorun.
2. Kendi yaşadığınız duyguları fark edin, kabul edin, en azından eşiniz ile paylaşın.
3. Çocukların kurallara uymasını sağlamak adına günlük ya da yakın çevreden gelen haberleri kullanarak korkutmayın.
4. Çocukların dili oyundur. Birlikte oyun oynamak demek sadece eğlenceli zaman geçirmek demek değildir. Oyuncaklarını konuştururken ya da kendi kendine konuşurken süreci gözlemleyin. Oyuncaklarına atfen ne hissetmiş? soruları ile duygularını dışsallaştırın.
5. Birlikte hayal kurun. Kurduğunuz hayalin resmini yapmasını isteyin. Hayaller, gelecektir, umuttur. Fotoğrafik hafızasında sürecin yarattığı kaygı dolu resimlerin yanına gelecek ve umut vadeden resimlerde eklemiş olursunuz. Yalnız tuvalete gittiğinde, yatağına yattığında bu fotoğraflarında zihninde yer alması baş etme gücünü arttırır.
6. Çocuklarınızdan günlük tutmasını isteyin. Yazmak dışa vurmaktır, içinde saklamamaktır.
This Post Has 0 Comments