skip to Main Content
0530 401 02 10 info@ekipedu.com

ÇOCUKLAR BİZİM KADERİMİZ

Nisan ayının 23’ü idi. İzmir’de karşılaştım Hanri Benazus’la. Atatürk Fotoğrafları Sergisinin olduğu bir alanda o da kitaplarını imzalıyordu. Tam bir beyefendi, mütevazi ve dimdik duran bir çınar gibi duruyor karşımızda… Tam bir Cumhuriyet aşığı, o dönemi saygı ve özlemle anlattı. Kitaplarından bahsetti. Bir kadın olarak hemen dikkatimi çekti “Cumhuriyetimizin Yüzakları Anıt Kadınlarımız” kitabı.

Ankara’ya döndüğümde her sayfasını, her kadının hikayesini tek tek okudum. Her biri birbirinden farklı ama hepsi mücadele ile elde edilmiş ilkler… Bir öğretmen olarak, ilk kadın Milli Eğitim Müdürü Dane Carıllı’yi ve o dönemde görev aşkı ile yaptıklarını Hanri Benazus’un araştırmalarından aktaracağım.

Hanri Benazus, Dane Carıllı’nın hayatından şöyle bahseder:

1926 yılında Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinde dünyaya gelen Dane Carıllı, ilk ve orta öğretimini Kadirli’de tamamladı.

2. Dünya Savaşı Dane Carıllı’yı ortaokulun ikinci sınıfında yakaladı.

Dane Carıllı, 1940 yılında ailesi ile birlikte Trakya’ya göç etti.

Savaşın çirkinliğini ve çocuklar üzerindeki etkisini birebir yaşayarak Çorlu ve Lüleburgaz’da ortaokul öğrenimini tamamladı.

Adana Kız Öğretmen Okulunu kazanan Dane Carıllı öğrencilik yıllarında oldukça dikkat çeken bir öğrenciydi.

Dane Carıllı’nin eğitimini tamamladıktan sonra onu bekleyen zorlu koşullardaki köy okullarında görevini severek ve büyük bir özveri ile yaptığından bahseder Benazus. İlk görev yerinin Osmaniye’nin Bahçe ilçesine bağlı Burgaçlı Köyü’dür. Burada onu zor koşullar bekliyordur.

Çocuklar bitli, pireli dolaşıyor; öğrenciler beyaz pamuklu kumaştan yapılmış kıyafetlerle okula geliyorlardı. Harabeyi andıran yer ise ilkokul binası olarak kullanılıyordu.

Dane Carıllı, bütün bu sorunların üstesinden geldiği gibi öğrencileri de çalıştırarak işe dahil etmiştir. Öğrenciler bu durumu şöyle anlatıyor köye gelen müfettişlere : “Cin gibi öğretmen…Gavurun biri. Bizi çam çırası gibi yakıyor, gece gündüz çalıştırıyor…”

Farklı ilkokullarda yaptığı başarılı çalışmalardan sonra 1968 yılında Kadirli ilçesine atanan Dane Carıllı, Cumhuriyet İlköğretim Okulunda Türkiye’nin ilk kadın ilköğretim okulu müdürü olarak göreve başlamıştır.

Çalışmaları sadece Kadirlilerin değil, Milli Eğitim Teşkilatının da dikkatini çekti.

Dane Carıllı, müfettiş raporu ile 1968 yılında Kadirli’de yeni teşkilatlanan tüm ilkokul ve ortaokulların bağlı bulunduğu şimdiki adıyla İlçe Milli Eğitim Müdürüne getirildi.

Dane Carıllı, uzun yıllar çok titiz ve başarılı bir şekilde “Türkiye’nin İlk Kadın Milli Eğitim Müdürü” ünvanı ile görevini sürdürdü.

Kitapta yer alan ve Dane Carıllı’nın eğitimin doğum izni nedeniyle aksamaması için öğretmenlere söylediği şu söz çok dikkatimi çekti. “Doğum izninizi yaza getirin. Eğitim aksamasın. Çocuklar bizim kaderimiz…”

Ayrıca kışın en soğuk günlerinde bile odasındaki sobayı yaktırmıyordu. Sıcak odada gelenler uzun süre oturup, sohbet ederse eğitim aksar düşüncesiyle. Dane Carıllı böyle bir eğitim aşkı ile sürdürdü görevini.

O günden bugüne baktığımızda aslında çok bir şeyin değişmediğini görüyoruz. 13 Mart itibariyle eğitime verilen ara ile birlikte tüm eğitim camiası öğrenciler geri kalmasın diye evde geçecek sürenin nasıl verimli olacağı üzerine beyin fırtınası yaptı. Evde yapılacak deneylerden, izlenecek filmlere, okunacak kitaplardan, ebeynlerin ne yapması gerektiğine kadar pek çok paylaşımda bulundular.

Aileler okul olmadan çocuğun eğitiminin eksik kalacağı kaygısını yaşadı. Bu arada süreçten çocukların etkilenmesini en aza nasıl indirgeyeceği üzerine düşünmeye başladı. Çocuklarla geçirilecek kaliteli zaman planlaması yaptı. Uzaktan eğitim sürecine çocukların uyum sürecinde destek olmaya çalıştılar.

İlk iki haftadan sonra aslında her şey daha da rayına oturdu. Çünkü net olan bir durum vardı. Okullar uzaktan eğitim ile devam edecekti ve tüm eğitimciler artık rotasını belirlemişti. Bakanlığın uzaktan eğitimine ayrıca öğretmenler evlerinden destek vererek, öğrencilerin okul kültüründen uzaklaşmaması, derslerin takip edilmesi, sosyal etkinliklerin evden sürdürülmesi, becerilerinin gelişimini sağlayıcı ev çalışmaları, okullara giriş sınavı için çalışma planlamasına kadar pek çok konuda destek olmaya başladılar.

Akademisyenler evlerinden canlı yayınlar yaparak öğretmenlere, ailelere bu süreçte, eğitim açısından, psikolojik açısından, beslenmenin nasıl olması gerektiğinden, evde oynanacak oyunlardan ve pek çok açıdan en sağlıklı şekilde nasıl atlatılacağını anlattılar.

Benzeri bir durumun 1937 yılında çocuk felci salgınında da yaşandı. Eğitimcilerin yine seferber olduğunu, radyo istasyonlarının, gazetelerin çocukların eğitimine destek vermek için programlar, baskılar yaptığını bu şekilde çocuklara destek sağlandığı görüyoruz.

Dane Carıllı’nin dediği gibi “Çocuklar Bizim Kaderimiz”

Ve bu kadar umut vadeden eğitimci varken korkuya gerek yok…

Biliyoruz ki biz bununla da baş ederiz…

Saygılarımla…

GÜLER AKPINAR

This Post Has 0 Comments

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back To Top