skip to Main Content
0530 401 02 10 info@ekipedu.com

Aklın Yeni Sınırları

DÖRDÜNCÜ PERDE

Daniel H. Pink “Aklın Yeni Sınırları” kitabında geçtiğimiz 150 yılı üç perdelik bir tiyatro oyununa benzetiyor

  1. Perde Tarım çağı bu tiyatro oyununun oyuncuları ve dekoru; çiftçiler, tarlalar, yeni üretim araçları, fiziksel dayanıklılık
  2.  Perde Endüstri Çağı bu oyunun oyuncuları ve dekoru; fabrikalar, işçiler, fiziksel dayanıklılık, seri üretim
  3. Perde Bilgi Çağı gelişmiş ekonomiler evrim geçirerek ekonomilerini beslerken bu oyunun oyuncuları ve dekoru Bilgi işçiliği ve bilgisayarlar.
    21.yüzyılda 4.perdeyi oynuyoruz. Bu oyun adı Kavram Çağı oyuncuları ve dekoru yaratıcı insan ve empati.
  4. perdeyi oynadığımız bu tiyatro oyununda empati ve sosyal becerileri gelişkin olan çocukların başarılı olacağı bolca dile getiriliyor, ülkelerde bu düşünceye göre insan kaynaklarını yönlendiriyor.

Gelişmiş tüm ülkeler eğitim stratejisini bu ilkeler üzerine kuruyor. Bu konuda İngiltere başbakanı Bleir’in bir konuşması dikkat çekicidir “İngiltere’nin 18.yüzyılda serveti toprak idi. 19. ve 20. Yüzyılda toprağın yerini fabrikalar ve sermaye aldı. 21.yüzyılda ise servetimiz insan olacaktır. İnsan potansiyelini özgürleştirmeli, yeteneklere vurulmuş zincirleri koparmalıyız” demektedir.

21.yüzyıl becerileri konuşulurken; Küreselleşme, çok kültürlü toplum yapıları, çok dilli eğitim, bilginin hızlı transferi, birey odaklı olma, öğrenme ortamlarında değişim ve sürekli eğitim ihtiyacı, teknolojinin kullanımındaki artış, değerler eğitimi, çevre eğitimi gibi kavramlar ön plana çıkmakta bunu ön plana çıkaran ülkeler alt yapısını kurduğu SANAT ile bu becerileri yoğurmakta

Hayatını bilgiyi işleyerek geçirmiş dünyanın en önemli bilim insanı Albert Einstein, “Hayal gücü kuru bilgiden daha önemlidir.” derken bilgiden ziyade sanatın gücünü vurgulayarak genel olarak batının gelişimindeki en önemli kavramı ortaya koymaktadır.

  • Peki ülkemizde durum ne?
  • İnsanımızı nasıl özgürleştirmeliyiz?
  • Yeteneklerini nasıl açığa çıkarmalıyız?
  • Sanatın katkısının ne olacak?
  • Tüm dersleri sanatla nasıl buluşturacağız.
  • Kuru bilgiye nasıl can katacağız? Temel sorumuz bu…

4. perdeyi oynadığımız bu tiyatro oyununa ana dekoru “SANAT”

Niçin sanat? Çünkü; yaratıcılığı, duygusal beceriyi, sosyal beceriyi yani 21. Yüzyıl becerilerini vermenin en etkili yolu
Schiller sanatı, “insanın özgürlük dünyasının ortaya çıkmasını sağlayan önemli bir araçtır” şeklinde tanımlar.

Vedat Özsoy sanatın amacını şöyle belirtir.
a.Sanat yaratıcı düşünceyi, anında ve yerinde karar vermeyi, değerlendirme ve hemen sonuç alma yeteneğini geliştirir esasen çözülmek üzere problem icat eder.

b.Sanat var olan kültürel çeşitliliği keşfetmek ve vurgulamak için fırsatlar sunar. Böylece duyarlılığı (empatiyi) müşterek ve karşılıklı sevgi için yapılması gerekenleri araştırmayı teşvik eder (Özsoy, 2003).

Günümüzde sanat eğitimi bilim ve teknolojinin, görsel kültürün, medyanın daha pek çok çağdaş disiplinin çalışma alanı olmuştur. Genç insanlar zamanlarının çoğunu kişisel sayfalarında, web günlüklerinde, video depolarında ya da görsel dünyanın farklı alanlarında harcamaktadır. Bu durumu 21.yüzyıl eğitim alanına dönüştürülme çabası önemlidir.

Eğitimci Ernest Boyer Güzel sanatlar “uygarlığın ölçülebildiği araçlardır” diyor.

Kanada Rotman İşletme Okulu’na bağlı Martin Refah Enstitüsü 2004’ten bu yana yürüttüğü “Ülkelerin yaratıcılığı ölçülebilir mi?” araştırmasını bir listeyle sonlandırdı.

Türkiye’nin de içerisinde olduğu 82 ülke arasında yaratıcılığı ölçmeyi amaçlayan endeksin “ekonomik gelişmenin 3T’si” olarak adlandırılan üç temel unsuru var: “Yetenek”, “teknoloji” ve “tolerans”.

Yetenek eksikliği ülkemiz açısından önemli bir problem. Çünkü Türkiye, yetenek endeksinde 59; yaratıcılık listesinde ise 68. sırada. Yetenek endeksini belirleyen ilk gösterge olan yüksek eğitim almış insan kaynağı açısından Türkiye 52. sırada. Bununla birlikte, yine endeksin ikinci göstergesi olan yaratıcı işkollarında çalışanların oranı ülkemizde sadece yüzde 20.9.

Yukarıdaki araştırma sonuçları iç açıcı değil. İnsan potansiyelini eğitimle açığa çıkaracaksak eğitimciler olacaksa; ders saatlerimiz yeterli, müfredatı yetiştiriyoruz, test çözdürüyoruz, ödev veriyoruz, dershaneye gönderiyoruz, özel ders aldırıyoruz eee neyimiz eksik?

Niçin yaratıcı değiliz?

Yaratıcılık ne işe yarayacak?

Özsoyun’da dediği gibi önemli olan bir problem çözmek değil, bir problem yaratmaktır. Yaratıcılık, kişinin kendi benliğini keşfetmesi anlamına gelmektedir.

Yaratıcılık dünyayı, kendimizi değiştirme eylemliliğidir.

Sanatsal yaratma, değiştirme sürecinde öznel iç yaşantının farklı dışa vurumudur.

İnsanın deneyimleri, duyarlılığı, algılama tavrı ile yeniden üretimi gerçekleştirmesidir.

Yaratıcı insan, yaratıcı süreç içinde geçmişinden, entelektüel birikiminden, deneyimlerinden, algılarından, hayal gücünden yararlanarak, çevresini bu bağlamda değerlendirip aktarma yetisi çerçevesinde sezgi ve araştırma ile özgürce yaratıcı ürünler, yapıtlar oluşturur, farklı önermelerde bulunur. Bu nedenle mevcut olaylar, kuramlar yeniden ele alınır, bakış açısı farklıdır. Gidilen yol orijinaldir. Varılan sonuç özgündür. Bu duyarlılık sürecinin sonucunda yenilik vardır.

O halde kalıplaşmış, ezberci, sınav odaklı modeller aracılığıyla, bireyin özgür bir yaratıcı eylem içine girmesi olanaklı değildir.
Gelişmiş ülkelerin sanat eğitimi programlarında ayrıcalıklı bir yere sahip olan “Görsel İletişim’ adlı sanat pedagojisi; grafik sanatlar, endüstriyel sanatlar, fotoğraf, film, bilgisayar ve iletişime dayalı bir dizi görsel unsurun bir arada harmanlandığı bir sanat eğitimi vererek bugünlere geldiler.

Günümüz eğitimi kaçınılmaz olarak içine çekildiği bu süreçte, ciddi bir eğitsel planlamayı da gereksiniyor. Öyle ki, bu planlamanın dört yıllık akademik çalışmalarla sınırlandırılması da sorunun çözülmesini zamansal olarak ta başlangıçta imkânsız hale getiriyor. Bu da ilköğretiminden başlayarak orta öğretime kadar güçlü bir planlamaya gidilerek sistemli bir çalışmayı zorunlu hale getirmekte.
Günümüzde okullarda 40 dakikalık Görsel Sanatlar, Müzik v.b derslerle yaratıcılığı, sosyalleşmeyi, ve empati becerisini kazandırmayı düşünmek gerçekçi değil 21.yüzyılı yakalamak için dünyanın nereye gidiyor olduğunu bilmek( ki bunu biliyoruz) ve Eğitim felsefemizi buna göre yeniden inşa etmekten başka çaremiz yok.

This Post Has 0 Comments

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back To Top